top of page
Search
Senem Balaban

Çocukluk Mahpusluktur

Updated: May 23

Orange Is The New Black dizisini izliyorum ve hapishane ortamının çocukluğa ne kadar çok benzediğini görüyorum. Teal Swan’ın “çocukluk mahpusluktur” derken biraz daha metaforik bir şeyi kastettiğini düşünürdüm ama hayır, psikolojik/duygusal açıdan* hapis yaşantısıyla neredeyse aynı tecrübe çocukluk (geleneksel ebeveynliğin bakımındaki çocuğun çocukluğundan bahsediyorum). Söz gelimi, mahpuslara “insani” davrandığınızda onların biraz daha iyi bir tecrübe yaşamasını sağlarsınız, ama arada mutlak, sorgulanamaz bir hiyerarşi olduğu, bu “insani” muamele mahkuma kıyak olarak sunulduğu sürece mahpusluk gerçeği değişmez. İpler gardiyanın elindedir, en ufak bir hata, gardiyana “saygısızlık” mesela, fena halde cezalandırılabilir, cezanın haksızlığına diğer gardiyanlardan pek itiraz gelmez çünkü korku ortamının sürmesi gerekir. “Kötü muamele gören mahkum bunu hak etmiştir” fikri doğru kabul edilir çoğu zaman, böylece iktidarın yaptığı her haksızlık kolayca rasyonalize edilebilir. Mahkuma iyi muamele ediliyorsa da bu ona bir lütuf olarak sunulur ve mutlaka karşılığı istenir. Kötü muameleyi ise mahkumun ses çıkarmadan, boyun eğerek karşılaması beklenir. Gardiyanın, artık diğer gardiyanlarca bile görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir istismarı, kınansa da bir şekilde yumuşatılırken mahkumların her hareketine bir kulp bulunabilir ve mahkum kolaylıkla gardiyanın kırılgan egosunu tatmin etmek için kullanılan bir kum torbasına dönüştürülebilir. Kötü bir gün geçiren, zor bir dönemden geçen, eşiyle kavga eden, ekonomik zorluk çeken, üstünden azar işiten gardiyan bunun acısını çekinmeden mahkumdan çıkarabilir, hatta kuvvetle muhtemel çıkaracaktır. Kimse de onu durdurmaz. İyi gününde olanlar ise Tanrı rolüne soyunup mahkumlara küçük lütuflarda bulunabilirler. Her halükarda mahkum özne değil nesnedir, gardiyanın insafındadır. Gardiyan oyuncak bebeğine o anki ruh haline göre canı istediği gibi şefkat ya da zorablık gösteren bir çocuk gibidir. Gardiyan mahkumla “dostça” sohbet etmek, belki babacan bir tavırla öğüt vermek istediğinde ona karşısındaki sandalyeyi gösterip otur derse mesela ve mahkum oturmamayı tercih ettiğini söylerse babacan ya da dostça tavır hemen düşmanca tavra dönüşebilir. Mahkumu insan gibi karşısına almış konuşan gardiyan, mahkumun beklediği gibi minnettar bir tutum içine girmemesine öfkelenecektir çünkü bu gerçekten dostça bir sohbet değil, üstün astına onunla konuşma lütfunu bahşetmesidir. Gardiyan başı belaya girmesin, rahatı kaçmasın diye esktra baskıcı olmakta sakınca görmez. Mahkumların fazla eğlenmesi, sesini yükseltmesi, ortamdaki durgun havayı bozan “çıkıntılıklar” yapması, koşması kanunen yasak değilse bile yasaklanır. Gardiyanlar ise keyfince davranabilir, bağırabilir, istediği yere girip çıkabilir, rahtatça küfredebilir, mahkumların eşyalarını karıştırabilir, onları itip kakabilir. Bunlar gardiyanların hakkı olarak görülür. Bu hakkı kullanıp kullanmayacakları onların bileceği iştir. Kullanmıyorlarsa mahkumlar kendini şanslı saymalıdır. “Mahkum hakları” ise sadece yazılı olarak vardır, genelde kale alınmaz. Mahkuma gelince, onun gardiyana hak olan bu davranışları gardiyana göstermeye elbette hakkı olmadığı gibi gardiyanın kötü muamelesine itiraz etmeye de hakkı yoktur dediğim gibi, kendisinden ne isteniyorsa onu yapmak, nasıl muamele görüyorsa sineye çekmek zorundadır. “Çünkü ben öyle diyorum” dendi mi mahkumun itiraz kotası çoktan dolmuş demektir, kendine emredileni derhal yapmalıdır. Saçma da olsa, adaletsiz de olsa, küçük düşürücü de olsa... Yoksa hücreyi boylaması işten değildir. En iyi niyetli, en idealist gardiyan için bile gardiyanlık büyük bir sınavdır çünkü kendi tümgüçlü; karşısındaki tamamen güçsüzdür. Meşhur Stanford deneyinde de ortaya konduğu gibi, çıkar/ego çatışması söz konusu olduğunda bu sınırsız ve denetimsiz gücü kötüye kullanmamak çok zordur. Hatta belki imkansızdır çünkü kendi egonuzdan gelen baskı kadar dışarıdan gelen baskı da söz konusudur. Diğer gardiyanlar ve yönetim sizden kendileri gibi olmanızı, eski köye yeni adet getirmemenizi, mahkumlara yumuşak davranarak onları tepelerine çıkarmamanızı bekler, bu beklentiye uymadığınız takdirde mobbing uygularlar.



* Hatta fiziki koşullar açısından da benzer; çünkü gerçekten de çocuğun, yaşadığı evden ya da anne babası tarafından getirildiği herhangi bir yerden, anne babasının izni olmaksızın ayrılma şansı yok.

51 views0 comments

Recent Posts

See All

Sohbet Bükücüler

Bizimki, anlatmaya izin vermeyen bir kültür. Biri bizimle bir derdini paylaştığında, bize içini döktüğünde*, illa bir sıkıntı da olması...

Comments


bottom of page