top of page
Search
Senem Balaban

Kedi, Çocuk, Yetişkin

Bugün kediciklerimden biri, başarısız olacağını daha ilk andan ikimizin de bildiği ama geri almamızın da mümkün olmadığı bir hamleyle kucağıma atlamaya çalıştı. Yaptığı şey canımı ziyadesiyle acıttığı için bir anda çok sinirlendim ve kendimi "Ne kadar düşüncesizce bir hareket!" diye düşünmek suretiyle sinirimi beslerken yakaladım! Düşüncesiz mi? Kediden bahsediyoruz burada! N'apsaydı, benim gibi kırk kere düşünüp, gerekli hesapları yapıp öyle mi harekete geçseydi? İnsan gibi mi olsaydı? Atlayası geldi, atladı. Bu kadar. Basit. Nokta. İnsalık olarak bizdeki bu kibir nedir böyle? Her şeyi biz mi biliyoruz?


Böyle absürt bir şey yaşanınca nasıl da açıkça görülüyor aslolanın yaşanan olay değil de olaya verilen anlam ve o anlamlandırmanın insanın içinde yarattığı duygular olduğu. Zira iyice yakından bakınca anlıyorum ki aslında canım acıdığı için değil, o atlayışın canımı acıtacağına en baştan ikna olduğum için kızdım ben. Yani daha olay gerçekleşmeden önce kızmaya karar vermiştim bile çünkü o atlayışın "uygunsuz" bir hareket olduğunu düşünüyordum. Hatta o atlayışı havada yakalayıp kediciğime düzgün bir iniş yaptırmaya çalışarak ona müdahale etmesem muhtemelen canım acımayacaktı da. Vay canına! Sadece bir adet düşüncenin/inancın bütün bir hareketler/duygular/olaylar silsilesini ve sonucu etkileme şekli gerçekten müthiş.


Öte yandan, beni bu yazıyı yazmaya iten şey, her ne kadar oldukça çarpıcı olsa da, yukarıdaki tespit değil. Bu tespit aslında daha çok, yazmaya başlayınca kendiliğinden ortaya çıkan bir sürpriz oldu. Beni asıl etkileyen ise, olay yaşanır yaşanmaz kurduğum bir bağlantıydı. Açmak gerekirse, "Ne kadar düşüncesizce bir hareket" düşüncesinin abesliğini fark etmemle birlikte zihnimde beliren şu bir sonraki düşünceydi beni asıl çarpan: "Bir çocuktan düşünceli olmasını beklemek, bir kediden düşünceli olmasını beklemekten daha mantıklı değil."


Ama bekliyoruz! Küçücük çocuklardan düşünceli olmalarını, "doğru olanı" yapmalarını, ahlaklı olmalarını, makul/mantıklı düşünmelerini, "uygun" şekilde davranmalarını falan bekliyoruz. Bütün bunların ne demek olduğunu henüz kendimiz bile doğru dürüst, belki de hiç, sorgulamamışken... Çocuk dediğin şeyin peleriniyle camdan atlarsa uçabileceğini, aynı anda hem burda hem başka yerde olabileceğini veya herhangi bir çekime katılmadan, kamera karşısına geçmeden bir filmde ya da reklamda oynamış olabileceğini düşünebilecek kadar hayatın nasıl işlediğinden bihaber saf bir yaratık olduğunu hesaba katmayarak, onun iç dünyasını acımasızca görmezlikten gelerek...


Bizim "bildiklerimizi" onun da halihazırda biliyor, bilmiyorsa da mantığını kullanarak "doğru" çıkarımlara ulaşabiliyor olmasını, tümden gelip tüme varıyor, uçuyor kaçıyor, harikalar yaratıyor olmasını beklememiz ne kadar adil, ne kadar gerçekçi? Cevap veriyorum, adil veya gerçekçi olmayı bırakın, zalimce bir beklenti bu. Ayrıca yıkıcı. Son olarak da maalesef komik. Olgunluk düzeyimizin belki o çocuğunkinin bile altında olduğunu gösteren bir sağduyu ve empati eksikliği göstergesi. Bir bencillik şekli. Dolayısıyla, akıl yürütmelerimiz bu denli çarpıkken bizim bildiklerimizi öğrenmesinler zaten, daha iyi. El yordamıyla kendileri öğrensinler hayatı. Gölge etmeyelim başka ihsan istemez.


Ya da... Kendimizin de duygusal olarak birçok yönden küçük bir çocuk düzeyinde olduğumuzu kabul edelim, zamanında bizim de anlaşılmamış, kırılmış, sevilmemiş kafası karışık bir çocuk olduğumuzu hatırlayalım, o kabul edilmemiş yönlerimizle bağlantı, şefkatli bir ilişki kuralım. Duygularımıza yer açalım, korkularımızı, karanlık taraflarımızı görmeye istekli olalım, küçüklerimizle birlikte biz de öğrenelim, her şeyi bildiğimizi var saymayalım, keyifle, çocuksu bir merak içinde yol almayı hedefleyelim, daha çok oyun oynayalım, daha çok gülelim, daha çok ağlayalım ki daha az ciddi olalım. Daha az ciddi olalım ki o çok derinlerde yatan, toplumun beklentilerine uymazsak bunun bizde son derece büyük bir eksiklik bulunduğu anlamına geldiği inancını yavaş yavaş terk edebilelim ve olduğumuz gibi davranabilelim. Böylelikle de çizdiğimiz örnekle yaşça küçük dostlarımıza rehberlik edebilme şansımız olabilsin.


———


2019 yılından bir yazımı okudunuz.

Recent Posts

See All

Sohbet Bükücüler

Bizimki, anlatmaya izin vermeyen bir kültür. Biri bizimle bir derdini paylaştığında, bize içini döktüğünde*, illa bir sıkıntı da olması...

Comments


bottom of page