top of page
Search

Adolescence

  • Senem Balaban
  • Apr 6
  • 5 min read

Updated: Apr 7


Baştan şunu belirtmek istiyorum: Bu bir ebeveyn kötüleme yazısı değil. Bunu baştan söylüyorum çünkü daha ilk cümlemden itibaren durumun öyle olduğunun zannedilebileceğini tahmin ediyorum. Ama değil. Vallahi de billahi de değil.


Spoiler uyarısı: Diziye dair, izleme keyfinizi kaçırabilecek bazı detaylardan bahsetmiş olabilirim, emin değilim. Henüz izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız yazıyı sonra okuyun bence.





Dizinin ortaya koyduğu en çarpıcı gerçeklerden biri, benim gözümde, yetişkinlerin çocukların iç dünyasından büyük ölçüde bihaber oluşu. Bu maalesef dünya genelinde böyle ve bu kadar yaygın olduğu, çok eskiden beri böyle olageldiği için normal kabul ediliyor. Bakıyorsun, Jamie’nin ailesi sıradan bir aile. Hatta bence çok da iyi bir aile. Baba harika bir baba. Anne sevecen bir anne. Ama bir günahları var işte. Varsaymak, kolaya kaçmak, tembellik (duygulara, iletişime, dinlemeye, görmeye, anlamaya, intimacy’ye yönelik bir tembellik, çoğumuzda olan bir özellik bu). Çocuklarla iki ayrı dünyada, aynı mekanda ama paralel evrenlerde yaşıyorlar, aynı realiteyi paylaştıklarını sanırken aslında kendi realitelerini onlara aksettiriyorlar. Jamie ile psikolog kadının konuştuğu sahneye bir bakın, bir de Jamie’nin yeni tutuklandığı zamanki hallerine bakın. İki farklı Jamie göreceksiniz.


Dizide öne çıkan üç çarpıcı tema var. 1) İncellik, 2) ergenlik, 3) yetişkin ve çocuk realitesinin birbirinden ayrı olması. Bu üç tema da duygularla baş edememe konusunda düğümleniyor. Incel serzenişlerinin özünde de ergenlik sorunlarının ve bunlarla el ele giden akran zorbalığının özünde de duyguları işlemeyi bilmemek var. Hiddet gibi, haset gibi ikincil duygularda takılıp daha savunmasız taraflarımızı açığa vuran üzüntü, acı, keder, korku, utanç gibi birincil duygularımızı yok saymak, bunların bizi zayıf göstereceğini düşünmek, zaten zayıf hissediyorken daha da zayıf hissetmemek için bu duyguları baskılamak, aslında aksine, bu duyguları hissedip bitirince daha güçlü hissedeceğimizi bilmemek var. Duyguların dalga gibi olduğunu ve -en yüksek boyuta ulaştığında bizi boğacaklarını sansak da- onlarla boğuşmaz, onlarla sörf yaparsak çok geçmeden geri çekileceklerini, suların durulacağını bilmemek var*.


Ebeveyn dünyası ile çocuk dünyasının iki ayrı evren olmasını ele aldığımızda şunu görüyoruz: Bu böyle çünkü ebeveyn, iç dünyası ile dış dünyasını ayrıştıralı, iç dünyasını hiçe sayalı çok olmuş; çocuk içinse bu iki dünya hala bir arada. Hatta çocuk için dış dünyadan çok kendi iç dünyası, yani duyguları önemli. Ebeveyn kendi duygularıyla baş etmeyi bilmeyince, yalnızca ikincil duyguların, yani “güvenli” duygularının farkında olunca çocuğun da iç dünyasını göremiyor, çocuğun iç dünyasına yer açmıyor. Böyle böyle çocuk da zamanla sadece ikincil duyguları önplana çıkarabilen, daha derindeki duygularıyla bağlantı kuramayan biri haline geliyor. İşte düğüm noktası tam burası. Jamie de tam o noktada. Jamie’nin savunmasız yanlarını terk etmek ile açığa vurmak arasında gidip geldiği, ne tam duygularını yok sayan bir zombi yetişkin ne de tam duygularından ibaret bir çocuk olduğu bu noktayı psikolog sahnesi nefis yansıtmış. Aslında bu sahneyi dikkatli izlersek ikincil duygu-birincil duygu ayrımını da daha iyi anlayabiliriz. Dikkat edin, bu sahnede Jamie hep öfkede kalıyor, hatta öfkede kalmak için özel çaba sarf ediyor. Ne zaman içini açacak, yumuşayacak, savunmasız tarafını göstercek gibi olsa kendini durduruyor, sertleşiyor, zırhını kuşanıyor.


Psikoloğun yaşının epeyce genç, görünüşünün çıtı pıtı, genç kız gibi olması çok anlamlı olmuş çünkü bu sayede Jamie’nin ona olan davranışlarında kadınlarla ilişkisini görebiliyoruz. Psikologdan hoşlandığını, onu adeta bir akranı gibi gördüğünü, hatta görüşmenin başında flörtöz gülücükler attığını, espriler yaptığını görüyoruz. Karşısında daha anaç görünümlü biri olsaydı belki kendini ona teslim ediverecek, iç dünyasını ona daha kolay açacaktı ama bu kadının karşısında savunmasız tarafını göstermekten sonuna kadar kaçıyor. O kadar ki izlerken bunun küçük bir oğlan çocuğu olduğunu unutuyoruz çoğu zaman. Kadınlarla düşmanlıkla karışık bir ilişki kuran, kadınları nesneleştiren, insan olarak değil sadece avlanacak dişi olarak gören, daha doğrusu anaç olanlar/seksi olanlar diye ayıran bir zihniyete sahip yetişkin bir erkek havası çiziyor. Bunun ona kendini güçlü hissettirdiğini görebiliyoruz. Psikologla kamera odasındaki adam arasındaki durum da epey manidar, belli ki o adam da bir incel ve belli ki kadın en ufak bir ters bakış atsaydı adam da yaltaklanmayı bırakıp kindar bir havaya bürünecekti. Zira onun da son derece kırılgan bir egoya sahip olduğu, onaylanmaya, sevilmeye, istenmeye, ilgi görmeye çok aç bir sürü çocuk taraf barındırdığı hareket ve konuşmalarından net bir şekilde anlaşılıyordu.


Yukarıda demiştik ki ebeveyn kendi iç dünyasından kopuk olduğu için çocuğun iç dünyasına yer açamayınca çocuk da zamanla derindeki duygularıyla bağlantı kuramayan biri haline geliyor. Kişi bu noktadan, mizacına göre, yetiştirilme biçimine, içinde yetiştiği ortama, ailesindeki dinamiklere göre, okulundaki/mahallesindeki ortama, öğretmenlerine, arkadaş çevresine, nörotipik olup olmadığına, hayli duyarlı kişi (highly sensitive person) olup olmadığına, eline ne kadar güç geçtiğine ve daha pek çok etkene göre farklılaşan şekillerde İngilizce’de “act out” denen şeyi yapıyor. Yani disfonksiyonel bir tepki gösteriyor. Jamie çok öfkeli bir anında karşısında savunmasız bir kız buldu, elinde de bıçak vardı, bıçağı saplayıverdi (öfke dalgası durulana kadar defalarca sapladı hatta). Başka biri kendi kendine zarar verebilir. Hatta Jamie de belki çoğu zaman kendine zarar veriyordu (Dizinin birkaç yerinde kollarında çizikler olduğu söyleniyor). Bir başkası sürekli herkese öfke saçan biri olur, başkası seri katil olur, başkası kanser olur, başkası birilerini gasp eder, başkası sürekli herkesle dalga geçer, herkese laf sokar, başkası barda kavga çıkarır, başkası çocuğunu döver, başkası çocuğunu psikoloğu haline getirir. Birincil duygularıyla bağ kurmayı hiç bilmeyen kişilerin davranışları çok farklı biçimlerde tezahür eder.


Ebeveynin çocuğun iç dünyasına yer açamaması, bu ebeveyn kırılganlığı, ebeveynlerin çocukların yoğun duygularıyla baş edememesi, o duygularla kalamaması çoğu zaman kendilerini suçlu da hissedip** hemen çocuğa kendini iyi hissettirmeye çalışmasına yol açıyor ve böylece çocuğun o duygularının nereden kaynaklandığını, çocuğun gerçekte neler yaşadığını görmesi imkansız hale geliyor. İşte ikinci düğüm de burada. 13 Reasons Why dizisinde bu çok güzel anlatılıyordu. 13 Reasons Why Spoiler’ı- O dizide kızın intiharına şaşıran hep büyükler olmuştu çünkü onu tanımıyorlar, iç dünyasını, neler yaşadığını, nelerle uğraştığını, nasıl özgüvensizliklerle boğuştuğunu bilmiyorlardı (Bu dizide de Jamie’nin yaptığı şeye şaşırılıyor). Çocukların kendi iç dünyalarını onlardan gizlediği, bir nevi ebeveynlerini kendi üzüntülerinden korudukları, ebeveynlerin onları koruması gerekirken onların ebeveynlerini korudukları gerçeğini de dizi gözler önüne seriyordu -13 Reasons Why Spoiler’ı bitti.


Bu mevzular hep dehşet verici olaylar yaşanınca gündeme geldiği için, şu anda da dizide olanlardan bahsettiğimiz için bu yetişkin-çocuk arası realite farkı sadece uç örneklerle sonuçlanıyormuş ya da sadece uç örneklerle sonuçlandığında kötüymüş gibi bir algı oluşuyor sanki; ama insanın karşısındaki kişiyi tek boyutlu görmesi, bu kişi ister çocuğu, ister eşi, ister abisi/ablası/kardeşi olsun, sırf kendi suçluluk, utanç, yetersizlik, güçsüzlük gibi hisleriyle yüzleşmek istemediği için o kişiyi tüm renkleri, bütün ahengiyle görememesi yeterince trajik bence. Çocuğunuzun her duygusuna yer açabilir, duygularını işlemesine yardım ederseniz çocuğunuz ergenlikteki ayrışma aşamasında bile, sizden kopup arkadaşlarını aile bellediği aşamada bile, zorlandığı zaman size gelebileceğini bilir. Diğer türlü bütün zorlu duygularını sizden gizler. Oscarlık bir oyunculuk sergileyerek sizi panikletmeyecek, size kendinizi kötü hissettirmeyecek şekilde davranır yanınızda. Bunun sonucunda da eğer Jamie’nin ya da 13 Reasons Why’daki kızın durumundaki gibi dehşetengiz bir olay yaşanırsa şaşırırsınız “Ben bu çocuğu böyle bilmiyordum, çocuğumu hiç tanımamışım” diye; ama çoğu durumda öyle bir olay yaşanmayacak, bu durumun size görünen tek tezahürü birbirinizden kopukluğunuz olacaktır.


*Önceki paylaşımlarımın sonuda söylediğim şeyi burada da söylemek isterim: "Travma uzmanları en dehşetli duygunun bile sadece bir buçuk dakika sürdüğünü söylüyor, bu da içinize su serpsin. Tabi bir duygudan diğerine geçe geçe süre biraz daha uzayabilir. Ayrıca bir buçuk dakikayı bırak, bir buçuk saniye bile o duyguya katlanamayacak durumda olabilirsiniz. O halde size bir eşlikçi, yaşadıklarınıza şahitlik eden, acınızı çekerken orada “present” olabilen biri gerekiyor olabilir. Böyle bir arkadaşınız ya da tanıdığınız varsa harika, yoksa bir profesyonele başvurabilirsiniz. Ben Elçin Yurddaş’ı öneriyorum. Bildiğiniz, güvendiğiniz, kompleks travmadan anlayan, iyileşmeyi bilişsel süreçlere indirgemeyen bir psikolog da olabilir. Hiç kimseyi bulamıyorsanız bir seçenek de Alex Howard’ın kitabı “Senin Hatan Değildi!”yi okumak. Kitap bazı halk kütüphanelerinde bile var. Hissetme, acıda kalma işinin nasıl yapılacağını ve o noktaya gelmek için kişinin kendi kendini nasıl güçlendirebileceğini adım adım anlatan bir kitap. Yapabilirsiniz. Yapabiliriz."


**Nihan Kaya bir paylaşımında şöyle diyor: “Suçluluk duygusu sağlıklı değil ve inkarı getiriyor. Suçluluk duymamıza hiç gerek yok. Suçluluk duymak yerine içtenlikle üzülebilirsek kendimizle/eylemimizle yüzleşebiliyoruz ve kendimizi/ilişkimizi çıkmaza sokmuyoruz, gelişebiliyoruz ve muhatabımıza/ilişkimize de genişleme imkanı sunuyoruz.”

 
 
 

Recent Posts

See All
Sing Sing ve Erkeklik Meselesi

Öncelikle spoiler uyarısı: Aşağıdaki yazıda Sing Sing filminin bazı sahnelerinden bahsedilmektedir. İkinci olarak da, sizi yazıya buyur...

 
 
 
Zelenski, Trump ve Çocuklar

Sosyal medyada hepimiz (değilse de birçoğumuz) hemfikir olduk: Trump ve ekibinin Zelenski’ye davranışları çocuklara davranışlarımız gibi....

 
 
 
Varsayma Günahı

Çocuk acı çekerken tepesinde dikilip vaaz veren, onunla zerre kadar ilişki kurmadığı, onu görmeye duymaya anlamaya çalışmadığı halde...

 
 
 

Commentaires


©2020 by Senem Balaban. Proudly created with Wix.com

bottom of page